Mi Vida Sin Mi [2003] Film Afişi

Merhaba arkadaşlar, bugün yoracağım filmin adı Mi vida sin mí. Baştan uyarayım biraz uzun olmuş :)

Mi vida sin mí (My Life Without Me), 2003 yapımı bir film. IMDb (Internet Movie Database – imdb.com) puanı 7.6 ki bence daha fazlasını hak eder. Bensiz Hayatım denebilir sanırım.

Kahramanımız Ann, 23 yaşında genç bir kadın. Eşi ve iki küçük kızı ile birlikte, sürekli kızgın ve aksi annesinin evinin bahçesindeki bir karavanda yaşıyor, bir üniversitedeki temizlik işinde gece vardiyasında çalışıyor.

Ann'in sürdürdüğü bu basit ama mutlu hayat, kanser olduğunu ve iki aylık ömrü kaldığını öğrenmesiyle tepetaklak oluyor. İlk şokun ardından, hastalığını ailesine söylememeye karar veriyor ve kalan hayatını planlamak üzere liste yapmaya koyuluyor. Bu şekilde ifade edince çok kuru oldu ama heveskıranlık yapmak istemem, yazdığı maddelerin her biri – ve onları gerçekleştirmek için yaptıkları da - birbirinden güzel. Sadece kendisi kadar ailesini de düşündüğünü söyleyebilirim.

Film, katalan bir kadın yönetmenin imzasını taşıyor. (Dikkat, ispanyol değil katalan :) Katalanlarda böyle bir "alerji" var, 2018 başında yürüttükleri ayrılıkçı referandum, dış basında dikkatinizi çekmiştir belki.) Anladığım kadarıyla ilişkilere odaklanan hikayeler anlatmayı seviyor. Başka da filmini izlememişim, bu vesile ile takibe aldım.

Filmin müzikleri çok güzel. Bu sayede tanıştığım, Blossom Dearie isminde bi abla var jazz yapan, hastasıyım.

Vee, oyuncular :)

Benim için öne çıkan iki oyuncu var: İlki başroldeki Sarah Polley, diğeri de, eee, ööö, hayır ipucu vermiyciiim :) ama önemli bi roldeki Mark Ruffalo.

Sarah Polley'yi,

- 2004 yapımı zombi filmi Ölülerin Şafağı (Dawn of the Dead) ile

- 2009 yapımı bilimkurgu filmi Deney: DNA (Splice) isimli filmde izlemiştim. İkisinde de iyiydi ama en çok bu filmde sevdiğimi itiraf etmeliyim.

Mark Ruffalo ise başka bir hikaye :) Cidden sevdiğim ve takip ettiğim bir oyuncu. Kendisini,

- 2004 yapımı We Don't Live Here Anymore (Aşk Artık Burada Oturmuyor) dram filminde,

- 2004 yapımı 13 Going on 30 (Keşke Otuz Olsam) isimli hafif bir fantastik romantik komedide,

- 2006 yapımı All The King's Men (Başkanın Bütün Adamları) isimli feci ağır bir kirli siyaset hikayesinde (ki bu filmde de yok yok, adamım Sean Penn var bi kere, sonra Jude Law ve Kate Winslet),

- 2007 yapımı Zodiac isimli polisiye filmde bir türlü yakalanamayan bir seri katilin peşindeki dedektif rolünde,

- 2008 yapımı, Saramago uyarlaması Blindness (Körlük) filminde (ki filmi kitabından aşağı kalmaz diyebileceğim ender eserlerden),

- Son yıllardaki Avengers (Yenilmezler) aksiyon fantastik filmlerinde Yeşil Dev Hulk rolünde,

- Bir de 2015 yapımı Spotlight filminde izledim. Hani şu, bizdeki Ensar vakasının olduğu sene Oscar alan, Boston Globe gazetesi bünyesindeki aynı isimli ekibin, Katolik Kilisesi bünyesindeki muazzam çocuk istismarı vakalarını ve bunların Katolik Kilisesi tarafından bilinip örtbas edilmesini ortaya çıkarmasını anlatan film. Anlayacağınız çok çeşitli roller üstlenip hepsinin de altından kalkmış bir abimiz.

Neyse, en başa dönersek, seyredin seyrettirin anacım. Çok güzel, yumuşacık bir film Mi vida sin mí. Hayatı boş geçirmemek lazım diyor bambaşka bir biçimde. İyi seyirler :)


 

Yorum yapma yetkiniz yok