Merhaba Arkadaşlar,
Geçen hafta kendi kendine öğle uykusunu kaldırmaya karar veren ve sonra da gece uykuları sapıtan, beni de sapıttıran bir bıdıkla uğraştım yoksa bu kadar sarkmazdı yeni film yazısı.
Hemen konuya gireyim. 1997 yapımı bir filmle daha karşınızdayız sayın seyirciler. Yok valla seneye takmadım, sadece geçen hafta duyduğum, bilmemkaç ışık yılı uzaktan gelen radyo sinyali haberi bana bu filmi hatırlattı.
Contact, Carl Sagan'ın aynı isimli romanından uyarlanmış ve aynı kitap gibi Mesaj adını almış. Halbuki Temas deselermiş daha hoş olurmuş. Neyse...
Kahramanımız Dr. Ellie Arroway, çocukluğundan beri gökyüzüne ve bilime meraklıdır. Küçük yaştan itibaren teleskobu vardır, eğitimini de bu yönde yapar ve mezun olduktan sonra, parlak bir akademisyen olarak kendisine sunulan, Harward'da ders verme önerisini reddederek kendisini Puerto Rico'daki Arecibo Gözlemevine atar. Burası, uzayı dinleyen dev çanaklarıyla dünyanın en büyük gözlemevlerinden biridir ve Ellie de buradaki kıymetli zamanını, SETI (Search for Extra Terrestrial Intelligence yani DAYA - Dünya Dışı Akıllı Yaşam Araştırması) programı kapsamında dinlemeler yapmaya adayacak, kendi deyimiyle "küçük yeşil adamları arayacaktır".
Akademik dünyanın ticari değeri ve siyasi koltuk kısmıyla ilgilenen kıdemli bir üyesi olan ve Ellie'nin üstü konumunda bulunan David Drumlin, "Ellie'nin gelecek vaadeden parlak beynini bu saçmalıkla harcamaması için" SETI fonunu keser. Bunun üzerine Ellie özel sektörden destek arar ve Hadden Endüstrilerinden aradığı desteği bulur, Meksika'daki daha büyük bir gözlemevine geçer. Fakat birkaç yıl sonra, başkanın bilim danışmanı olan Drumlin yine taş koyar, programı durdurmaya karar verir çünkü gözlemevlerindeki dinleme saatleri çok kıymetlidir ve bir sürü gözlemci farklı konulardaki çalışmaları için sıra beklemektedir.
(Bu noktada, Ellie'nin Meksika'daki dinleme saatlerini kıskanan diğer gökbilimcilerin ona "Çölün Yüksek Rahibesi" ismini taktıklarını öğreniriz. (Gözlemevleri, temiz bir dinleme yapmaya engel olan dünya kaynaklı parazitleri olabildiğince önlemek için genellikle çöl gibi uygarlıktan uzak yerlere kuruluyor, dolayısıyla oralarda çalışan kişiler bir çeşit münzevi hayatı sürüyor.) Çok önemli bir ayrıntı değil, hikayeye etkisi yok, dikkatli izlenmezse de arada geçip gidiyor. Nitekim ben de ilk kez bu son izleyişimde fark ettim bu tanımlamayı. Öte yandan hoşuma gittiği için bahsetmek istedim çünkü başka bir çöl rahibesini, Atuan Mezarlarının Yüksek Rahibesi Arha'yı hatırlattı. Ursula Teyzenin ruhu şad olsun.)
Ellie hayal kırıklığı içinde son dinlemelerini yaparken bir gün bir sinyal gelmeye başlar. Detaylı inceleme sonrası, sinyalin doğal bir yapıdan kaynaklanmadığı ve kesinlikle de dünya kaynaklı olmadığı anlaşılır. Dünya dışı akıllı yaşamın şüphe götürmez kanıtı olan bu sinyal nedeniyle küçük bir kıyamet kopar. Herkes Meksika'daki gözlemevine akın eder, dünyadaki bütün istasyonlar çanaklarını bahsi geçen sinyalin kaynağına çevirir. Ellie yıllar süren çabalarının sonucunu aldığı için mutludur ama siyaset ve ordu, dini liderler ve Drumlin gibi diğer bilimadamları işin içine karışır ve ipler Ellie'nin elinden kayar. Geniş çaplı bir ekip çalışmaya başlar. Gelen mesajın içerdiği yüklü miktarda veri deşifre edildiğinde, gizemli bir makinenin planları ortaya çıkar...
Su katılmamış bir bilim(kurgu) filminin aksiyonsuz da gayet heyecanlı olabileceğini kanıtlayan filmlerden biridir bu. Dünya dışı akıllı yaşamı kanıtlayan bir mesajın varlığı yeterince heyecan verici. Üstelik bu mesajla, ne işe yaradığı bilinmeyen bir makinenin planları geliyor ve uluslararası bi konsorsiyum ile makinenin yapılmasına karar veriliyor. Film, heveskıranlık yapmadan aktaramayacağım pek çok enteresan sürpriz içeriyor.
Esasen bir edebiyat uyarlaması olan film, Carl Sagan'ın aynı adlı romanından uyarlanmış. Bir takım farklar var elbette. Roman daha ayrıntılı tabii, ayrıca kitapta olmayan bir aşk hikayesi de sokuşturulmuş iki karakter arasına. (Yazar burada "sokuşturulmuş" derken, bu değişikliği ne kadar lüzumsuz bulduğunu belirtmek istemektedir. :) ) Bir takım Hollywood işi en kahraman Amerikalı zırtapozlukları da mevcut maalesef. Kitabın kahramanı da filmin kahramanı da aynı kişi (şükür) ama kitapta sonlardaki önemli bir faaliyet için tüm dünyayı temsilen farklı uluslardan beş kişi seçilirken filmde sadece Amerikanyalı hanım kızımızın bahsi geçiyor, diğerleri öyküde yoklar bile. (İpucu verip heveskıranlık yapmayayım diye göbeğim çatladı.)
Filme dair en hoşuma giden şeylerden biri de, Ellie'nin uzayda bizden başkaları da var mı sorusuna babasının (yani Carl Sagan'ın) verdiği cevap: "Bizden başkaları da var mı bilmiyorum ama eğer sadece biz isek, bu çok büyük bir alanı boşa harcamak olurdu." Yaygın tabirle ufocu değilim, öte yandan bu açıklama denemesi bana da makul geliyor. Yaşam süremiz içinde gelen olur mu bilmiyorum ama bizim kuşağın görmediği bir uzay istilası kaldı zaten, olursa şaşırmam :)
Filmde çok ayrıntılı işlenmemekle birlikte, bahsi geçen konulardan biri de böyle bir dünya dışı akıllı yaşam kanıtı karşısında dini liderlerin ve dini bütün insanların takındığı tutum. Kimi tümüyle reddedip ("şeytan işi" vs) insanın biricikliğine atıfta bulunurken, kimi de "uzaylıları dine davet etme" misyonuna soyunuyor. Bilim ile dinin böyle bir konuda, karşıtlık demeyelim de, karşı karşıya gelmesi durumunda olabilecekleri örneklemesi açısından ilginç. Bu noktada Einstein'ın sözünü anımsadım: "İki şey sonsuzdur, evren ve insanoğlunun aptallığı. İlkinden o kadar emin değilim."
Dikkatimi çeken bir başka ayrıntı ise gayet biçimsel ve kişisel: Arkadaş bu Jodie Foster esasen ne kadar da ufak tefek bir kadın yahu! İki yanında izbandut gibi iki görevli varken minicik görünüyor. Aynı şey Silence of the Lambs (Kuzuların Sessizliği, 1991) filminde de dikkatimi çekmişti. Orada da bir oda dolusu ve hepsi de erkek polisin arasında ufacık görünüyordu, sonra da kibarca hepsini olay mahallinden kapı dışarı ediyordu :)
Bir de sürekli taktığı ve film boyunca değişen renk renk minik sallantılı küpelerine bayıldım :)
Gece gece serbest çağrışıma kaptırdım, bu kadar dolanma yeter.
Repliklerden birkaç örnek vermek istiyorum yine:
Ellie Arroway: Baba, başka gezegenlerde de insanlar var mıdır?
Ted Arroway: Bilmiyorum tatlım ama sanırım eğer sadece biz olsaydık, bu çok büyük bir alanı boşa harcamak olurdu.
Ellie Arroway: Birkaç kez kilisenin pazar okuluna gitmiştim.
Palmer Joss: Sonuç?
Ellie Arroway: "Kabil'in karısı nereden geldi?" gibi sinir bozucu sorular sormaya devam ettiğim için bir süre sonra babamı aradılar ve artık gelmeme gerek olmadığını söyleyip beni evde tutmasını rica ettiler.
Ellie Arroway: Sanırım bu kadar zamandır bana maddi destek verdiğiniz için size teşekkür etmem gerekiyor...
Mr. Hadden: İyi bir yatırımı görür görmez tanırım.
Ellie Arroway: Occam Usturası nedir bilir misin?
Palmer Joss: Bir çeşit kanlı korku filmine benziyor.
Ellie Arroway: Bilimsel bir prensip. Karşı karşıya olduğumuz bir problemde her şey eşitse, en basit açıklamanın doğru olduğu varsayılır. Öyleyse hangisi daha olası? Her şeye kâdir, gizemli bir Tanrının Evreni yaratıp kendi varlığına dair hiçbir kanıt bırakmamaya karar vermiş olması mı, yoksa basitçe hiç var olmamış olması ve kendimizi bu kadar küçük ve yalnız hissetmemek için onu bizim yatmış olmamız mı?
Palmer Joss (Katıldığı bir TV programında, yazdığı bir kitap üzerine konuşurken): Dünya bilim ve teknoloji sayesinde gerçekten daha iyi bir yer mi? Evden alışveriş ediyor, internette geziniyoruz... aynı zamanda, kendimizi daha boş, daha yalnız ve birbirimizden daha kopuk hissediyoruz, hem de insanlık tarihi boyunca hiç olmadığı kadar.
Palmer Joss: Bunu yaparak, belki de hayatını vermeyi, bunun için ölmeyi kabul ediyorsun!
Ellie Arroway: Kendimi bildim bileli arayış içindeyim, neden burada olduğumuzun nedenini arıyorum. Burada ne yapıyoruz? Kimiz biz? Eğer bu sorunun sadece küçük bir parçasını bile olsun yanıtlama şansı ise bu... bilmiyorum, insanın yaşamını feda etmeye değer. Sence de öyle değil mi?
Panel üyesi: Eğer Vegalılara karşılaşsanız ve onlara sadece bir soru sormanıza izin verilse, bu ne olurdu?
Ellie Arroway: Sanırım, bunu nasıl yaptınız diye sorardım. Nasıl geliştiniz, bu teknolojik ergenlikte kendinizi yok etmeden nasıl hayatta kaldınız?
Kitabın yazarı Carl Sagan, aynı zamanda filmin yapımcısı idi ve senaryoya da katkıda bulunmuştu. Ancak filmin yapım aşaması sırasında hayata veda etti. "Bilimin" filmin içine doğru düzgün bir biçimde yerleştirilmesiyle yakından ilgilenen Sagan'a saygı duruşu niteliğinde dokunuşlar var filmde. Bir sahnede Ellie'nin odasındaki aynanın köşesinde, Carl Sagan'ın bir fotoğrafı görünüyor. Ayrıca filmin finalinde de "for Carl" (Carl için) diye bir atıf var elbette.
Filmin yönetmeni Robert Zemeckis, ismini bilmeseniz de muhtemelen işlerini bileceğiniz bir yönetmen. Hem yazar, hem yöntetmen, hem de yapımcı olarak, koltuğunun altında pek çok karpuz var. En büyüklerinden birkaçı:
- Geleceğe Dönüş (Back to the Future 1985, 1989, 1990) üçlemesi, zaman yolculuğu konusuna epey kafa yormuş/yordurmuş ve popüler kültürde haklı yerini almış bir seri. H.G. Wells'in Zaman Makinesi'ni okuyanlar için ikinci filmde bariz bir mantık hatası var ama neyse :)
- Masum Sanık Roger Rabbit (Who Framed Roger Rabbit) filmi, animasyon karakterler ile gerçek oyuncuları bir araya getiren, zamanının nefis filmlerinden biri.
- Forrest Gump filmini bilmem açıklamaya gerek var mı :)
- Yeni Hayat (Cast Away 2000) filmi, Tom Hanks'li modern bir Robinson Crusoe hikayesi.
Sıra geldi oyunculara.
Jodie Foster, sinema kariyerine çocuk yaşta başlayan bir oyuncu. Çok küçükken oynadığı birkaç çocuk filminin ardından, ilk önemli çıkışını 1976 yapımı Taksi Şoförü (Taxi Driver, 1976) filmindeki çocuk fahişe rolüyle yaptı ve bu rolüyle yardımcı kadın oyuncu oscarına aday gösterildi. 1988 yapımı Sanık (The Accused) ve 1991 yapımı Kuzuların Sessizliği (The Silence of the Lambs) filmleriyle de en iyi kadın oyuncu oscarını kazandı. Bunların yanı sıra, kendisinin izlediğim filmleri şöyle:
- 1994 yapımı, komedi macera türündeki Maverick filminde, vahşi batıda bir poker yarışmasına katılan güzel ve üçkağıtçı bir kumarbazı canlandırdı.
- 1999 yapımı Genç Kız ve Kral (Anna and the King) isimli filmde, 1860'larda siyam kralının çocuklarına öğretmenlik yapmaya giden bir ingilizi canlandırdı.
- 2002 yapımı Panik Odası (Panic Room) isimli gerilim filminde, yeni taşındıkları eve hırsız girince şeker hastası kızı ile evdeki güvenli odada sıkışıp kalan boşanmış bir kadını canlandırdı.
- 2005 yapımı Uçuş Planı (Flight Plan) isimli gerilim aksiyon filminde, kocasının ani ölümünden sonra kızıyla Berlin'den ABD'ye dönmek üzere uçağa binen fakat uçakta kızını kaybeden bir kadını canlandırdı. "Yanında çocuk yoktu ki" diye deli muamelesi yapıyorlardı kadına.
- 2013 yapımı Elysium (Elysium: Yeni Cennet) isimli bilimkurgu aksiyon filminde, mahvolmuş bir dünyanın yörüngesinde dönüp duran ve milyonlar dünya yüzünde sefalet çekerken, ultra zenginlerin rahatlık içinde yaşadığı bir uydu cennetin acımasız yöneticisini canlandırdı.
Mathew McConaughey (enteresan zor okunur bir isim daha), özellikle takip ettiğim bir oyuncu değil. Nedense kendisine pek ısınamadım. (O da çok muzdariptir kesin bu durumdan :) ) Kendisini,
- 1997 yapımı Amistad isimli, kölelik döneminden feci bir hikaye anlatan Spielberg filminde,
- 2003 yapımı Bir Erkek 10 Günde Nasıl Kaybedilir (How to lose a guy in 10 days) isimli lüzumsuz romantik komedide,
- 2012 yapımı Striptiz Kulübü (Magic Mike) isimli ne idüğü belirsiz filmde,
- Son olarak da 2014 yapımı bir başka bilim(kurgu) filmi olan Yıldızlararası (Interstellar) filminde izledim. Önceki ikisi boşluğuma gelmiş herhalde, çok mu canım sıkılmış nedir. Bir daha da hayatta izlemem, ciddi bir vakit kaybı. Interstellar'daki bilim dozu ise bana biraz fazla geldi, takip etmekte zorlandım itiraf edeyim.
Oyuncu kadrosu çok zengin olan bu filmin diğer oyuncularına da girersem çok uzatmış olacağım, iki başrol ile yetineyim.
Bu filmi anlatmak için tekrar üzerinden geçerken (peki tamam itiraf ediyorum, oturdum güzelce tekrar seyrettim, bir kez de hızlıca üstünden geçtim :) ), hikayeyi ne kadar sevmiş olduğumu tekrar hatırladım ve kitaba da tekrar başladım. Filme gelince, umarım ilginizi çekmiştir. İzleyenler yorum bırakırsa sevinirim. İzleyecek olanlara ise şimdiden iyi seyirler :)
Yorumlar
RSS beslemesi, bu iletideki yorumlar için