Merhaba Arkadaşlar,
Bu hafta sırf kendi keyfim için bir film anlatmak istedim. İnsan en azından doğum günü haftasında kendini şımartmalı öyle değil mi :) Bunun için seçtiğim film, 2000 tarihli Chocolat. İnsanın ağzının suyunu akıtan bir çikolata filmi. Hazırsanız başlıyorum :)
Hikayemiz 1959 kışında, Fransa'nın kırsal kesiminde küçük bir kasabaya, yabancı bir anne kızın gelişiyle başlıyor. Kahramanımız Vianne genç ve bekar bir anne, kızı ise ergenlik öncesi yaşlarda. Tam da paskalyadan önceki büyük perhiz zamanında kasabaya geliyor ve meydana bakan yerde, kilisenin karşısında bir çikolata dükkanı açıyorlar. Sessiz, içedönük ve hayli mazbut kasaba, Vianne'i ve çikolata dükkanını yadırgıyor başta. Sonra sonra zaman içinde, kasaba sakinleriyle birer birer iletişim kurup her birinin hayatına farklı biçimlerde dokundukça, buzlar da erimeye başlıyor. Ancak kasabanın, geleneklere son derece bağlı belediye başkanı ve onun etkisindeki yeni yetme papazı bu denklemin dışında kalıyor ve belediye başkanı ile Vianne arasında sessiz bir mücadele başlıyor. O sırada nehir boyundan tekneleriyle gelip kasabaya uğrayan çingenelerin varlığı da durumu karıştırıyor...
Chocolat, açık bir "kendini iyi hisset" filmi. Her bakımdan tatlı bir hikaye anlatıyor. Biraz fantastik hissi bile var. Böyle dedim diye hikayede her şey güllük gülistanlık sanmayın, üzücü kısımlar da var. Yine de hikayenin sonu tatlıya bağlanıyor. Bu kadar çikolata lafı geçen bir filmde de başka türlü olamazdı zaten :) Bu filmi, gerçekçiliğin parlak ve göz acıtan ışığı altında otopsi masasına yatırmak haksızlık olur bence. Çok büyük ve ulvi mesajları da yok zaten filmin. Yine de kendin olmak üzerine söylediği birkaç şey hoşuma gidiyor.
Filmin hikayesini bir dış ses anlatıyor, sonlara doğru bu anlatıcının kim olduğunu öğreniyoruz. İzlerken dikkatimi çeken şeylerden biri, Vianne'in renkli giyimi ve ayakkabıları ile kasaba halkının çoğunlukla siyah giysileri arasındaki tezat. Bu biçimsel farklılık çarpıcı. Vianne hiçbir şey yapmadan dursa da ben buradayım diye bağırıyor. Öte yandan agresifçe başkalarını rahatsız ederek kendine yer açma durumu yok. Her ne yapıyorsa çok yumuşak bir biçimde yapıyor. Anlatması kadar dinlemesiyle de etkiliyor insanları. Film ilerledikçe, farklılığın sadece görsel/biçimsel boyutta olmadığını görüyoruz.
Yemek yemenin hazla ilgisi malum. Haz ise dini açıdan pek makbul ve kabul edilen bir şey değil, hangi din olursa olsun. Hele de söz konusu yiyecek çikolata olursa... Dolayısıyla bu mazbut kasaba halkı, korka çekine yaklaşıyor Vianne ve çikolata dükkanına. Tadını alan da müptelası oluyor tabi. Vianne usta bir çikolatacı, herkes(in karakterin)e uygun bir çikolata buluyor. Sadece çikolata değil, Vianne'in iyimser ve yumuşak üslubu da bunda etkili oluyor, kasabalıları birer birer etkiliyor. Kendisi de bir noktada etkileniyor onlardan.
Herhangi bir biçimde genelden farklı olmak, farklı düşünmek, farklı davranmak kolay bir şey değil. Her tercih bir vazgeçiştir sözü, her klişe laf gibi bir gerçeğe işaret ediyor. İnsanlar aynı biçimde davranıp "sürünün" içinde kaybolma rahatlığını tercih edebilir. Farklı bir tercih yaptığında az ya da çok sivrilir, yalnızlaşırsın. Öte yandan bu durum, tercihinin hatalı ya da yanlış olduğu anlamına gelmez. Çok basit ve belki sığ bir örnek olacak ama ben ortaokuldayken Levi's marka kot çılgınlığı vardı. Sınıf arkadaşlarım model numaralarını ezbere biliyor, aralarında çoğunlukla bu konuda konuşuyorlardı. Bense bir takım numaraları ezberlemenin anlamsız olduğunu düşünüyordum, nerede kaldı alt tarafı bir kota bir kamyon parası vermek... Bilmiyor ve umursamıyordum da. Öte yandan, böyle olunca da "sohbetlerin" dışında kalıyordum. Ben de kitaplarıma döndüm. Sanırım tüm ortaokul zamanının (şimdinin 6-7-8.sınıfı), tüm ara ve öğle teneffüslerini okuyarak geçirdim. Tenefüs zili çalınca sıranın altından kitabı çıkarır okumaya devam ederdim. O ara okuma hızım epey artmıştı diye hatırlıyorum, az kitap bitirmedim o sürede :)
Neyse, fazla dağılmayıp filme dönersek, depresif ve karanlık bir akşamı aydınlatabilecek bir film bu.
Filmden replikler vermesem olmazdı :)
Anlatıcı: Bir zamanlar, Fransız kırsalında küçük sessiz bir kasaba vardı, insanlarının sükunete inandığı bir kasabaydı burası.
(Pazar sabahı cemaatin ilahi söyleyen sesi duyulur)
Anlatıcı: Bu kasabada yaşıyorsanız, sizden ne beklendiğini bilirdiniz. Olayların akışındaki yerinizi bilirdiniz. Eğer unutursanız da, biri hatırlamanıza yardımcı olurdu.
Anlatıcı: Bu kasabada, görmemeniz gereken bir şey görürseniz, başka yere bakmayı öğrenirdiniz. Bir ihtimal hayal kırıklığına uğrarsanız, daha fazlasını istememeyi öğrenirdiniz. Böylece, iyi ve kötü zamanlar, kıtlık ve ziyafet dönemleri boyunca, kasabalılar geleneklerine sıkı sıkıya bağlı kaldılar. Ta ki, bir kış günü, kuzeyden yaramaz bir rüzgar esene kadar...
(Oğlan çocukları, yeni açılmakta olan çikolata dükkanını dikizlerken):
- Onun bir ateist olduğunu duydum.
- O da ne?
- Bilmiyorum.
Armande: (aksi ve huysuz dükkan sahibi, yeni çikolata dükkanına girer) Bu dekor da ne, erken dönem Meksika genelevi mi?
Vianne: Bunlar da kocanız için. Guatemala'dan ham kakao damlacıkları, tutkuyu uyandırmak için.
Yvette: Kocamla hiç karşılaşmadığınız belli.
Vianne: Asıl sizin bunları hiç denemediğiniz belli.
Yvette: O fasulyemsi şeylerden daha var mı?
Vianne: Elbette. Ne kadar istiyorsunuz?
Yvette: Sizde ne kadar var?
Okul arkadaşı: Annem, senin baban olmadığını söylüyor.
Anouk (Vianne'in kızı): Tabii ki var, sadece kim olduğunu bilmiyoruz.
Vianne: Anouk, ne oldu anlat bana.
Anouk: Sen Şeytan'ın yardımcısı mısın?
Vianne: Şey... farklı olmak kolay değil.
Anouk: Neden biz de kiliseye gidemiyoruz?
Vianne: İstiyorsan gidebilirsin... ama bu işleri kolaylaştırmaz.
Anouk: Neden sen de diğer anneler gibi siyah ayakkabılar giyemiyorsun?
Roux (çingene): Seni uyarmam lazım: bizimle dost olursan, diğer herkesle düşman olursun.
Vianne: Söz veriyor musun?
Roux: Garanti veriyorum.
Filmin kıymetli yönlerinden biri de müzikleri. Dönem dönem takılıp üst üste dinlediğim müziklerdendir kendileri. Eğlenceli, canlı, öte yandan insanı yormayan, kulağı tırmalamayan, keyifle dinlenen müzikler. Filmden bağımsız da gayet dinlenebilir.
Doğum günü haftası dedim, ben yazanıp bitirene kadar hafta atladı ya neyse :) Çok sayıda değerli oyuncusu olan bu filmi, oyuncuların diğer filmlerinden bahsederek dağıtmak istemiyorum bu kez. Çikolata filmini izleyiniz, izlettiriniz. O esnada çikolata yemeyi ihmal etmeyiniz. İzleyenler de, izlemeyenler de yorum bırakırsa sevinirim. Yeni izleyecek olanlara da şimdiden iyi seyirler :)
Yorumlar
RSS beslemesi, bu iletideki yorumlar için