The Cider House Rules 1999 film afişi

 

Merhaba Arkadaşlar,

Bu hafta seçtiğim film, 1999 yapımı The Cider House Rules. İsmi esasen "Şıraevi Kuralları" anlamına gelen filme, "Tanrının Eseri, Şeytanın Parçası" gibi çok şahane (!) bir isim uygun görülmüş.

Büyüme, dünyayı görme, kendini ve dünyada ait olduğu yeri bulma hikayesi anlatıyor bu film. Hüzünlü ve güzel, yumuşacık akan bir hikaye.

Filmimiz, 2. Dünya Savaşı döneminde, ABD'nin Maine eyaletinde geçiyor. Kahramanımız, St. Clouds'daki yetimhanede büyümekte olan genç Homer.

Yerleşim bölgesinin dışında bir yerde olan yetimhaneye insanlar iki nedenle geliyor: ya bir çocuk evlat edinmek ya da istenmeyen bir çocuğu bırakmak için, bahsi geçen çocuk doğmuş olsun ya da olmasın... Yetimhane yöneticisi, çocuklara babalık eden Doktor Larch ve annelik eden iki hemşirenin şefkatli çabaları sonucu çocuklar mutlu, olabildiğince. Yine de hepsinin gözlerine istenmemiş olmanın hüznü sinmiş. Homer de diğer çocuklardan farklı değil. Homer, küçükken iki kere evlatlık verilmiş ama ikisinde de yetimhaneye geri dönmüş. Sonrasında ise Doktor Larch onu himayesine almış, kendi yerine geçmek üzere yetiştirmekte. Ancak Homer ile Doktor Larch arasında, doktorun illegal olarak gerçekleştirdiği kürtajlar konusunda düşünce karşıtlığı var.

Bir gün yine istenmeyen bir gebelik nedeniyle, yetimhaneye genç bir çift, Wally ve Candy geliyor. Wally ile sohbet eden Homer, ani bir ilhamla onlarla birlikte gitmeye ve dünyayı görmeye karar veriyor. Genç adamın ailesinin elma bahçesi olduğunu öğrenen Homer, orada sezonluk işçilerle birlikte kalmaya ve elma toplayıcı olarak çalışmaya başlıyor. Doktor Larch mektuplarında Homer'i geri gelmeye ikna etmeye çalışsa da, pek sonuç alamıyor. Bu arada, pilot olan Wally savaşa gidiyor, geride kalan sevgilisi Candy ise Homer ile ahbaplık etmeye başlıyor.

Gencecik ömrü boyunca yetimhaneden ayrılmamış olan Homer, farklı dünyalar, farklı insanlar tanıyor bu macera boyunca. Ömründe ilk defa okyanusu görüyor, ıstakoz tadıyor, sinemaya gidiyor, elma toplamayı, bakımını öğreniyor ve kaçınılmaz olarak aşkla tanışıyor. Hayatın güzel olduğu kadar çirkin yanlarını da görüyor ve yavaş yavaş ergenlikten yetişkinliğe geçiyor...

Bazen, durumu düzeltmek için kuralları bozmak gerekiyor.

 

Adet edindiğim üzere, repliklerden birkaç örnek vereyim.

Dr. Larch: Dünyanın başka yerlerinde genç adamlar evden ayrılır ve umut vaad eden bir geleceğin peşinden uzaklara gider. Yolculukları çoğu kez, kötüye karşı zafer kazanmak, büyük aşkı bulmak veya kolayca elde edilmiş bir servet elde etmek umutlarını içeren hayallerin yakıtından beslenir. Burada, St. Clouds'ta ise trenden inme kararı bile kolayca verilemez çünkü bu karar daha önceki, daha zor bir kararı gerektirir: hayatınıza bir çocuğu katma veya birini geride bırakma kararı. Insanların buraya gelmelerinin tek sebebi, yetimhanedir.

Doktor Larch (uyguladığı kürtajların yasallığını Homer ile tartışırlarken): Bunun yasaya aykırı olduğunu biliyorum. Sorarım sana, kanun bu yetimhane için ne yaptı?

(Homer şıraevinin kurallarını okuduktan sonra – yatakta sigara içmeyin, uyumak için çatıya çıkmayın falan filan):
Peaches: Çatıya çıkıp uyuyacağımızı mı düşünüyorlar?? Deli olduğumuzu sanıyor olmalılar. Aptal zenciler olduğumuzu düşünüyorlar, bu yüzden de aptal kurallara ihtiyacımız var sanıyorlar.
Rose Rose (okuma bilmemektedir): Hepsi bu mu? Hiç anlamı yok ki. Bunca zaman boş yere merak etmişim.
Artur Rose: Bu kurallar hariçten gazel okuyor. Kim yaşıyor burda? Elmaları kim topluyor, presten geçiriyor, şıranın posasını kim temizliyor? Bu sirkeyi soluyarak burada kim yaşıyor? Besbelli burada yaşamayan biri yazmış bu kuralları. Bu kurallar bizim için değil. Kendi kurallarımızı kendimiz yapmamız lazım. Biz de bunu yapıyoruz. Hem de her gün.

Homer (Candy'nin babasının ıstakoz avcısı olduğunu öğrenir): Ben hiç ıstakoz görmedim.
Candy: Ciddi misin?
Homer: Ben hiç okyanusu da görmedim.
Wally: Hadi canım. Sen gerçekten ciddisin.

(Curly, boş yere hazırladığı bavulu yanında, aynı yaşta küçük bir kızın yeni ailesi ile gidişini izler.)
Homer: Bir kız istediler Curly.
Curly: Hiç kimse beni istemiyor, hiçbir zaman.
Homer: Hey, hadi canım. Gel buraya. Biliyorsun, Sen en iyilerden birisin Curly, bu yüzden seni herhangi birinin almasına müsaade edemeyiz.
Curly: Dr. Larch "hiçbirimizi" kimsenin almasına izin vermez.
Homer: Şey, doğru.
Curly: Kimse beni sormadı değil mi?
Homer: Yeterince özel hiç kimse, Curly.
Curly: Yani biri sordu mu?
Homer: Sadece doğru insanlar seni alabilir. Ne diyorsun, artık gidip bavulunu açalım mı?

 

Şimdi de gelelim oyunculara.


Başrolu oynayan Tobey Maguire, sevdiğim genç oyunculardan.

- Buz Fırtınası (The Ice Storm, 1997) filminde, seks ilişkileri karmaşıklaşan iki komşu aileden birinin ergen oğlunu canlandırdı.
- Yaşamın Renkleri (Pleasantville, 1998) filminde, 50'lerde geçen siyahbeyaz bir televizyon dizisinin içine düşen ve duruma ayak uydurmaya çalışırken istemeden de olsa bulunduğu ortamı etkileyip değiştiren bir 90lar gencini canlandırdı. Bu filmi daha önce şurada anlatmıştım.
- Harika Çocuklar (Wonder Boys, 2000) filminde, parlak bir yazı becerisi ve evden kaçma alışkanlığıyla üniversitedeki edebiyat öğretmeninin başına bela olan bir genci canlandırdı.
- Örümcek Adam üçlemesinde (Spider Man 2002, Spider Man 2 – 2004, Spider Man 3 – 2007), Örümcek Adam Peter Parker'a hayat verdi.
- Şah Mat (Pawn Sacrifice, 2014) filminde, satrancın büyük ustalarından biri olan Bobby Fischer'ı canlandırdı.
Bu filmdeki Homer rolü ise açık ara en çok sevdiğim rolü.

 

Filmdeki genç kadını oynayan Charlize Theron, enteresan bir oyuncu. Kariyerinde oldukça farklı roller var.

- Şeytanın Avukatı (Devil's Advocate, 1997) filminde, Keanu Reeves'in eşini canlandırdı.
- Astronotun Karısı (Astronaut's Wife, 1999) filminde, bir uzay görevinden geri dönen eşinin eski eşi olmadığını dehşetle fark eden hamile eş rolündeydi.
- Kasımda Aşk Başkadır (Sweet November, 2001) filminde, kısa süreli bir anlaşmalı ilişki sonrası işkolik bir Keanu Reeves'in hayatını değiştiren egzantrik bir kadını canlandırdı. Tipik bir romantik film, türe meraklı değilseniz izlemeye gerek yok :)
- İtalyan İşi (The Italian Job, 2003) filminde, profesyonel bir hırsız olan bir babanın, profesyonel güvenlik sistemleri üzerine uzmanlaşan kızını oynadı. Bir tekrar çevirim olan filmi izledikten sonra, Michael Caine'li orijinal filmi de merak edip izledim ama yok, tekrar çevirim orijinalini sollamış bence hem aksiyon hem de hikâye açısından.
- Cani (Monster, 2003) filmi bir gerçek hikayeye dayanıyor. Bu filmde, talihsiz bir olay sonucu seri katile dönüşen bir hayat kadınını canlandırdı. Rolün gereği olarak tanınmaz hale girdiği bu filmdeki performansı ile en iyi kadın oyuncu Oscarını kazandı.
- Aeon Flux (Aeon Flux, 2005) filminde, bir kiralık katili canlandırdı. Gelecekteki gizemli bir şehirde geçen filmde, insanlar şehrin dışına çıkmıyor ve kapalı bir toplum halinde yaşıyorlardı. Çok parlak olmayan bir aksiyon filmi bana sorarsanız.
- Hancock ( Hancock, 2008) filminde, beceriksiz bir süper kahramana çekidüzen vermeye çalışan bir halkla ilişkiler uzmanının karısı rolündeydi.
- Prometheus ( Prometheus, 2012) filminde, insanoğlunun kökenine dair ipuçlarını takip ederek uzak bir gezegene yolculuk eden bir ekibin başını canlandırdı. Meşhur Alien filmlerinin, başa dönen devam filmidir bu.
- Pamuk Prenses ve Avcı (Snow White and the Huntsman, 2012) filminde, farklı anlatılmış bir Pamuk Prenses hikayesindeki üvey anne rolündeydi.
- Mad Max: Fury Road (2015) filminde, kıyamet sonrası çöl ortamında hayatta kalmaya çalışan bir kadın savaşçıya hayat verdi. Mel Gibson'a ün kazandıran, yol ve mücadele hikayeleri anlatan klasik üçlemenin ardından gelen bu filmin aksiyon tarafı gayet güçlü ama hikaye biraz zayıf geldi bana.
- Avcı: Kış Savaşı (The Huntsman: Winter's War, 2016) isimli devam filmiyle, kötü üvey anne kraliçe rolüne geri döndü. Türe meraklı değilseniz gerek yok, vasat bir film.
Daha yeni bir filmini izlememişim bu ablanın.

 

Doktor Larch rolündeki Michael Caine, efsane oyunculardan biri. İzlediğim filmleri şöyle:

- Ölüm Kapanı (Deathtrap, 1982) filminde, bir öğrencisinin yazdığı metne konmak için cinayet işlemeyi bile göze alabilecek bir Broadway oyun yazarını canlandırdı.
- Düşlerin Efendisi (Quills, 2000) filminde, Marki dö Sad'ın yattığı akıl hastanesinin müdürünü canlandırdı.
- Güzel Dedektif (Miss Congeniality, 2000) filminde, bir bomba tehdidini ortaya çıkarmak için gizli görevle güzellik yarışmasına katılması gereken, tam bir erkek fatma olan bir kadın ajanı, yarışmaya girebilecek kadar eğiten bir uzmanı canlandırdı. Çok matah bir film olmasa da matrak bir komedidir.
- Secondhand Lions (2003) filminde, gençliklerindeki gizemli bir macera sonucu nereden kazandıkları belli olmayan bir servetle kimseyle haşır neşir olmadan kendi çiftliğinde yaşayan iki yaşlı kardeşten birini canlandırdı. Biraz gönülsüz de olsa genç yeğenlerini himayelerine alıyorlardı. (Bu filmi de daha önce şurada anlatmıştım.)
- Christopher Nolan imzalı yeni nesil Batman (Batman Begins - 2005, The Dark Knight - 2008, The Dark Knight Rises - 2012) filmlerinde, Bruce Wayne'in sadık uşağı Alfred rolündeydi.
- Prestij (The Prestige, 2006) filminde, neredeyse ölümcül bir rekabete tutuşan iki sihirbazdan birinin destekçisini oynadı.
- Kusursuz (Flawless, 2007) filminde, cam tavandan muzdarip bir kadın yöneticinin de yardımıyla kendisine haksızlık ettiğini düşündüğü işvereni Londra Elmas Şirketini soymaya karar veren yaşlı bir çalışanı canlandırdı.
- Başlangıç (Inception, 2010) filminde, başroldeki Leonardo DiCaprio'nun kayınpederini canlandırdı.
- Sihirbazlar Çetesi (Now You See Me, 2013) filminde, bir grup sihirbazın muazzam numarasını finanse eden çok zengin bir işadamını canlandırdı.
- Kingsman: Gizli Servis (Kingsman: Secret Service, 2014) filminde, bir gizli servis kurumunun başını canlandırdı.
Bunların bir kısmı yan rol ama kesinlikle ışıldıyor. Kendisinin ismi, bir filmi izlemem için yeterli sebep :)

Başa dönersek, kürtaj, büyüme, yetişkinliğe adım atma, evden ayrılma, babalık, ilk aşk, kendini bulma, sorumlulukların yükü gibi konuları zorlamadan ama düşündürerek anlatan bu film, soğuk bir kış gecesi için keyifli bir seyirlik. İzleyenler yorum bırakırsa sevinirim. İzlemeyenlerde merak uyandırdığımı umarım. İzleyecek olanlara ise şimdiden iyi seyirler :)


Yorumlar   

+3 # Müge 20-02-2019 00:19
Senin anlatımını okumak, filmi izlemekten daha haz verici olabiliyor.. Lütfen burakma bu işi
+2 # Bilge Bay 24-02-2019 23:16
Bu teşvikle ohoo, tutmayın beni :)
+3 # Serap Bekiroğlu 20-02-2019 23:50
İzlemediğim hatta hiç bilmediğim bir film hakkında fikir edinebilmek için bilmek isteyeceğim herşey ve (şükürler olsun ki) daha fazlası olmadan :)
Ellerine sağlık.
+2 # Bilge Bay 24-02-2019 23:17
Heveskıranlardan hiç hoşlanmam, o yüzden katil uşak demeyeyim diye göbeğim çatlıyor :)) Yıldızlı pekiyiyi almışım yihu :)

Yorum yapma yetkiniz yok