Bu haftaya güzel, sıcak bir filmle başlayalım istedim. Eski bir film, birçoğunuz izlemiş de olabilir muhtemelen ama olsun. Her daim izlenir filmlerden kendisi. Romantik komedi türünün klasiklerinden biridir.
Efendim filmimizin adı, Sleepless in Seattle. 1993 yapımı filme, Sevginin Bağladıkları gibi abuk bi isim uygun görülmüş. Tam çevirisi "Seattle'daki Uykusuz" olunca pek bi anlam ifade etmiyor tabi :)
Tatlı bir romantik komedi olan filmde, Seattle'da yaşayan ve yakın zamanda annesini kaybetmiş küçük bir çocuk, bir noel gecesi bir radyo programına bağlanarak babasına bir eş aradığını söyler. Program bir psikolog tarafından sunulmakta ve insanlar isimlerini vermeden, bir rumuzla arayarak dertlerini paylaşmaktadırlar. Psikolog nazikçe çocukla konuşur ve telefona babasını çağırmasını ister. Genç baba önce oğluna biraz kızsa da sonra içtenlikle derdini dökülür. Eşini yeni kaybettiğinden, onu ne kadar özlediğinden, oğluna annesinin eksikliğini hissettirmemeye çalışıp pek de başaramadığından, gecelerinin genellikle uykusuz geçtiğinden bahseder. Psikolog bazı önerilerde bulunur, telefon kapanır. Baba oğul normal hayatlarına devam ederler...
Öte yandan küçük çaplı bir kıyamet kopmuştur. Radyo programını dinleyen pek çok kadın, hayallerinin erkeği olduğunu düşünerek, Seattle'daki Uykusuz rumuzunu hakkıyla kazanmış bu genç adama ulaşmak istemektedir. Radyoya mektup yağar, radyo da bunları sahibine gönderir.
Mektup yazanlardan biri de, Baltimore'da yaşayan bir gazetecidir. Evlilik hazırlığında olan bu genç kadın da, nişanlı olmasına rağmen bu baba oğuldan fena etkilenmiştir ve mektup kervanına o da katılır ancak minik bir farkla: Mektubunu, Uykusuz Adam ve Oğluna hitaben yazar ve onlarla Sevgililer Gününde New York'taki Empire State binasının tepesinde buluşmayı önerir. Nişanlısı çok düzgün bir insandır ve kendisine fazlasıyla uygundur ancak zihin düzeyinde kondurmasa da, "düzgün" ve fazlasıyla uygun" sözcüklerinin aşk ile pek ilgisi yoktur ve fena halde romantik biri olan genç kadın, An Affair to Remember filmindeki gibi bir aşk özlemi içindedir. (Unutamadığım Aşk ismini alan 1957 yapımı o filmde, Cary Grant ve Deborah Kerr aşık olur, altı ay sonra Empire State binası tepesinde buluşmak için sözleşirler fakat kadın buluşmaya giderken kaza geçirir, kötürüm kalır ve gururundan ötürü adama ulaşıp durumu bildirmez. Adam, bir haber bile vermeden gelmediği için kadına kızar ve küser ama aslında onu hâlâ çok sevmektedir, filmin sonunda tesadüfen gerçeği öğrenir, mutlu son :) )
Ancak mektubu göndermeden önce, bu adamın gerçekten de onun için doğru kişi olup olmadığından emin olmak için Seattle'a gitmeye karar verir. Sonuçta doğru kişi değilmiş diye düşünüp nişanlısına geri döner, mektubu da göndermekten vazgeçer. Ancak kız arkadaşı onun yerine ve ondan habersiz mektubu gönderir.
Çuvalla gelen mektuplardan dolayı baba şaşkındır. Oğulu da kaale alan tek mektubu, "Bak bu ikimize yazılmış" diyerek okumadan oğluna verir. Oğlu okur, etkilenir, bu kadının babasına uygun olduğunu düşünür ve buluşmaya gitmeye karar verir. Hem de tee, Seattle'dan New York'a. E tabi baba durur mu, o da oğlunun peşinden. Olaylar gelişir...
Film, komedi dozu gayet dozunda bir romantik komedi. Kadınlar ve erkeklerin ilişkiler meselesine nasıl farklı baktıklarına dair birden fazla örnek veriyor ve bununla ilgili farklı filmlere gönderme yapıyor. Filmin her yaştan kadın ve erkek üyeleri konuyu çok eğlenceli bir biçimde tartışıyorlar karşılıklı :)
Filmin yönetmeni, romantik komedi türünün piri de denilebilecek Nora Ephron. Kendisi bu işin kitabını yazmış bir han'fendi :) When Harry Met Sally denen efsane onun elinden çıkma (Harry Sally ile Tanışınca, 1989). Keza bu filmin ardından Meg Ryan ve Tom Hanks'i tekrar bir araya getiren You've Got Mail (Mesajınız Var, 1998) de öyle. Fazla dağılmamak için (bence) en güzellerinden bahsedip bırakıyorum.
Filmin müzikleri – şarkıları da çok hoş. Bağımsız dinlenebilen müzikler. Nat 'King' Cole mu ararsınız, Jimmy Durante mi ,Louis Armstrong mu, hepsi var. Beeyle yumuş yumuş şarkılar, insanı iyi hissettiriyor. Bir ikisini yoruma eklerim :)
Film birden fazla şehirde geçtiği ve bunlar birbirinden epeyce uzak olduğu için, ara geçişlerde bu durum harita üzerinden sevimli bir animasyonla gösteriliyor.
Son olarak, gelelim fasulyenin fayd... öhöms, oyunculara :)
Önce, Meg Ryan.
Genç Gazeteci hanımı oynayan Meg Ryan için romantik filmlerin kraliçesi desek abartmış olmayız. Olursak da naapalım, yazar burada abartma hakkını kullanıyor :) Kendisinin en çok sevdiğim filmleri şöyle:
- İçimde Biri Var (Innerspace, 1987) filminde, gizli bir deney ile mikro küçülüp bir denizaltı içinde bir adamın vücuduna enjekte edilen pilotun sevgilisini canlandırdı. Pilot Dennis Quaid, içinde gezdiği adam da Martin Short idi. Pek tabi ki komedi unsuru bol olan bir macera filmi :)
- Harry Sally ile Tanışınca (When Harry Met Sally, 1989) filminde, Sally'yi canlandırdı. İki satırda özetlemeye çalışıp ziyan edemiyciim, bebeden fırsat kalırsa bunu da sıraya alayım :)
- Joe Yanardağa Karşı (Joe vs the Volcano, 1990) filminde, Tom Hanks karşısında üç karakteri birden canlandırdı. Efenim? Elbette ki romantik komedi :)
- Erkek Severse (When a Man Loves a Woman, 1994) filminde, alkol sorunu olan genç bir anne idi.
- Melekler Şehri (City of Angels, 1998) filminde, bir meleğe aşık olan bir doktoru canlandırdı.
- Aynı yıl, Mesajınız var (You've Got Mail) filminde, tekrar Tom Hanks karşısında bir küçük çocuk kitapçısı olarak yer aldı. Bunlar rumuz ile mektuplaşıyorlar, sonra efendim... ee, tamam sustum :)
- Büyülü Çift (Kate & Leopold, 2001) filminde, yanlışlıkla günümüze gelen asansör icatçısı Hugh Jackman'a aşık olan reklamcı kızı canlandırdı.
Gele gele anca 2001'e kadar gelebildim. Yakın dönem işlerini izlememişim, bilemiyciim :)
Tom Hanks'e gelirsek,
Bu beyefendinin paletinde daha fazla renk var. Kendisinin epey uzun zamandır takipçisiyim. Şöyle ki,
- Splash (1984) filminde, çocukken kendisini boğulmaktan kurtaran bir deniz kızına, onun kim/ne olduğunu bilmeden aşık olan bir genç adamı canlandırdı.
- Büyük (Big, 1987) filminde, büyümeyi dileyen bir çocuk, ertesi gün bir yetişkinin bedeninde, Tom Hanks olarak uyandı.
- Dikkat Köpek Var (Turner & Hooch, 1989) filminde, temizlik takıntısı olan bir polis olarak, cinayet tanığı bir köpeği evine almak zorunda kalıyordu.
- Joe Yanardağa Karşı (Joe vs. The Volcano, 1990) filminde, yanardağa atlamaya hazırlanan bir Joe'yu oynuyordu.
- A League of their Own (1992) filminde, 2. Dünya Savaşı sırasında ABD'de düzenlenen ilk Kadınlar Profesyonel Beyzbol Liginde koçluk yapan eski beyzbolcu bir alkoliği canlandırdı.
- Philadelphia (1993) filminde, HIV virüsü taşıdığı için çalıştığı hukuk firmasından kovulan başarılı bir avukatı canlandırdı.
- Forrest Gump (1994) filmindeki rolü ile oscar aldı.
- 1995 yapımı Apollo 13 filminde, teknik arıza nedeniyle aya inemeyen ve dünyaya geri dönüşleri de zorlaşan Apollo 13 ekibinden birini canlandırdı. (Gerçek bir hikayedir.)
- Er Ryan'ı Kurtarmak (Saving Private Ryan, 1998) filminde, er Ryan'ı kurtarma görevini üstlenen timin başını canlandırdı. Bu filmin başındaki 20 küsür dakikalık Normandiya Çıkartması, görüp görebileceğiniz en feci savaş sahnelerinden biridir.
- Mesajınız Var (You've Got Mail, 1998) filminde, küçük kitapçı Meg Ryan'ın gizemli mektup arkadaşı, gerçek hayattaki rakibi, dev kitap zincirinin veliahtını canlandırdı.
- Yeşil Yol (Green Mile, 1999) filminde, ölüm cezasına çarptırılmış mahkumlara bakmakla görevli gardiyanlardan biriydi.
- Yeni Hayat (Cast Away, 2000) filminde, ıssız adaya düşen bir FedEx görevlisi, hayatta kalmaya çabalıyordu.
- Azap Yolu (Road to Perdition, 2002) filminde, öldürülen oğlunun intikamını almak ve diğer oğlunu korumak için mafyaya başkaldıran bir tetikçiyi canlandırdı.
- Da Vinci Şifresi (The Da Vinci Code, 2006) ve devamı olan Melekler ve Şeytanlar (Angels & Demons, 2009) filmlerinde, meşhur bir sembol uzmanını oynadı.
- Bulut Atlası (Cloud Atlas, 2012) filminde, çeşitli zaman dilimlerindeki birden fazla karakteri canlandırdı.
- Sully (2016) filminde, uçağı Hudson nehrine indirmeyi başararak tüm yolcuların ve mürettebatın hayatını kurtaran, Sully lakaplı kaptan pilotu canlandrdı. (Gerçek bir hikayedir.)
Bu zorunlu aradan sonra, tekrar filme dönersek, eski ve klasik filmlerden olduğu için izleyen vardır diye düşünüyorum. İzlemeyenlere de şiddetle tavsiye ederim. Ara ara izlediğim ve pek çok sahnesini ezbere bildiğim filmlerden biridir. En ilginç yanı da, filmin sonunun aslında bir başlangıç olması. Biraz da uzatmışım sanırım, okuyabilene aşk olsun. Umarım ilginizi çekmiştir. İyi seyirler :)